DÜNYANIN EN NAMUSSUZ ADAMI...
BİR AKP'Lİ...
TAYYİP'İN CANI CİĞERİ...
5 CİNAYETİ TAYYİP'CE ÖRTBAS EDİLDİ...
Katil, hırsız, dolandırıcı, rüşvetçi, kara paracı, tarihi eser kaçakçısı, hortumcu, yağmacı, sahtekar, uyuşturucu satıcısı, başkalarının nikahlı karısını parayla kandırıp kendilerine metres eyleyen şerefsiz namussuzlar sürüsünün, Vatandaş Kenan'a açtığı "hakaret davaları"nı ibretle ve hayretle okuyun... Hırsız Tayyip sen de oku:
DAVA:1
İMZA: ESKİŞEHİR CUMHURİYET SAVCISI CEMAL GÜRSEL SARICA-34783
Ilgaz mafyasının yalakası bu savcıyı dürüstlüğe ve unuttuğu görevine davet ediyorum.
ESKİŞEHİR 2. SULH CEZA MAHKEMESİ'NE
Soruşturma No: 2008/7042
Esas
No :
2008/5539
İddianame No : 2008/2537
YAZILI SAVUNMA DİLEKÇEMDİR
Sayın Hakim,
Öncelikle Mahkemenize saygılarımı sunuyorum.
Avukatlar,
temsil ettikleri ve parasını yedikleri şahıslar adına konuşurlar ve suçlu da
olsalar bu kimseleri aklamanın yollarına giderler. Belgeler ve hainlikler
sayın avukatları enterese etmez. Onlar sadece alacakları parayı bilirler. Ilgaz
mafyasının sayın avukatı da, parasını yediği cinayet zanlılarını, banka
hortumcularını, sit alanı yağmacılarını, tarihi eser kaçakçılarını aklamanın
yolunu bulamayınca şahsıma çamur atmanın yollarını arar fakat bulamaz. Bu sayın
avukatın önüne "suç delili belge" diye "iftiralar"
sunarlar. Sayın avukat da bunları yer ve şahsıma yeni davalar açar. Temsil
ettiği hainlerin kimliklerini dahi araştırmaz, çünkü paraya ihtiyacı
vardır. Fakat yediği bu paralar temsil ettiği katiller tarafından bir gün
kendisine zehir edilebilir. Mahkemeniz huzurunda bu sayın avukatı
uyarıyorum ve lüzumsuz olaylarla şişirdiği iddialarına geçiyorum: İddianamede
"şikayet unsuru" olarak gösterilen mesajlar 07/04/2008 tarihinde
gönderildiği iddia ediliyor. Şahsımı suçlayacak delil bulamayan sayın avukat,
sekiz ay sonra dava açmaya karar veriyor. Oysa bu sayın avukata o kadar çok
malzeme verdim ki, bu malzemeleri kullanmak işine gelmiyor: "Katil,
hırsız, dolandırıcı, sahtekar, sit alanı yağmacısı, hortumcu, rüşvetçi"
sözlerim, aşağıdaki iddiaların yanında çok basit ve sönük kalmış olmalı.
Sayın avukatın "dürüstlüğüne" uyuyorum ve iddia edilen konulara
açıklık getiriyorum:
İddia 1: "Şikayetçiyle şüphelinin olay tarihinden
önce aralarında husumet bulunduğu..."
Cevap 1: Ilgaz mafyası ile aramda bir
husumet (yani düşmanlık) olmadı. Eğer varsa, sayın avukat bunu mahkemeye
yazılı olarak husumeti ayrıntılarıyla açıklasın. Bir nüshasını da şahsıma versin.
Ilgaz mafyası (Özellikle Şenol Ilgaz isimli şahıs) devletimize karşı çok
sayıda yasadışı işlere bulaştı. Baktım ki devletimin savcıları görevlerini
yapmıyor, "gönüllü olarak savcılığa soyundum". Devletim adına bu yasadışı işleri belgeleyerek ilgili
makamlara suç duyurularında bulundum. Sorumlu vatandaş olmanın gereklerini
yerine getirdim. Eğer düşmanlığım olsaydı, aşağıda ileteceğim şahsi konularım
hakkında suç duyurularında bulunurdum. Oysa devletimize karşı işlediği yasadışı
suçlarına ilgi duydum ve ilgili makamlara ilettim.
İddia 2:
"Şüphelinin (yani şahsımın) 7/04/2008 günü şikayetçinin kullanmış
olduğu cep telefonunu arayarak görüşme yapmaksızın kapattığı..."
Cevap 2: Bu
iddia doğrudur. Şikayetçiyi aradım fakat görüşme yapmadım. Bunun neresinde suç
var? Bu şikayetçi şahsımı hangi telefonlardan kaç defa arayarak önce
anlaşma teklifleri yapmış, kabul etmeyince de ana-avrat küfürler etmiş,
bu konular hakkında sayın avukata bilgi vermişler mi, sorulması... Aşağıda ileteceğim
telefon numaralarından şahsıma ait 0536 304 75 31 nolu telefonum aranarak
hangi tarihlerde ve ne kadar konuşma yapıldığının tesbiti için telefon
şirketlerinden bilgi talep edilmesi... İşte bunlar araştırılırsa, kimin
kimi aradığı da ortaya çıkar. İşte 0536 304 75 31 nolu telefonumu arayan,
açtığımda hep karşıma Ilgaz mafyasının babası Şenol Ilgaz'ın çıktığı,
sonra da ana-avrat küfürler yağdırdığı numaralar:
0312 425 75
00 - 2005 senesinde bu telefon numarasından 0536 304 75 31 nolu telefonumu
arayan Şenol Ilgaz, şahsımla 2 saat konuşmuştur. Yasadışı işlerini ihbar
etmemin yanlışlarından bahsetmiş ve şahsımı iki saat boyunca iknaya
çalışmıştır. Hatta Ankara'ya davet etmiş, krallar gibi ağırlanacağımı söylemiş,
yol masrafını da göndermek istemiştir. Şahsımı emekli edeceğini, şahsımı
parayla ihya edeceğini ve her şeyin para olduğunu anlatmaya çalışsa da şahsımı
bir türlü ikna edememiş, sonra da küfürleri basmaya başlamıştır. Bu numaradan
arandığım tesbit edilirse, aynı gün aynı telefondan kaç defa arandığım da
ortaya çıkar. Tahminen 30 defa... Ettiği ana-avrat karışık küfürleri tesbit
edilemez fakat kaç defa arandığım ve ne kadar konuşulduğu bulunabilir. Sadece
yasadışı işlere kafası çalışan bu hain adama her zaman aynı cevabı verdim:
Para her şey değildir. Onur güzel şeydir.
Yasadışı
işler konusunda şahsımı ikna etmeye çalıştığı diğer üç numara: 0212 661
01 23 - 0222 224 00 84 - 0222 224 00 82... Özellikle şöyle demiştir:
"Paran yoksa sen bir hiçsin... Bak benim yaşantıma, sen de krallar gibi
yaşa... Para, para, para..." Aynen böyle. Adalet Bakanlığı'ndaki
dilekçemde de aynen ifadem böyle. Yine kabul etmedim. Ana avrat küfürler
ettikten sonra ilave etti: "Salak herif, sen sıçtığım bok bile
olamazsın... İstediğin yere git ve beni şikayet et. Düzen bu, sen mi
değiştireceksin? " Yine sabırlı davrandım ve hiç bir zaman küfür etmedim.
Çünkü para her şey değildi. Onur en güzel şeydi...
Şahsımı bir
türlü ikna edemeyen Şenol Ilgaz 0555 437 97 83 numaralı hattan şahsıma
mesajlar yağdırmaya başlar. Bu mesajların içinde eşimle ilgili çirkin iftiralar
da mevcuttur. Bu vatan hainleriyle yaptığım mücadeleye şahsi konularımı
karıştırmamak adına, aynı seviyeye düşmemek adına gönderilen çirkin
mesajları hiç bir surette kaale almadım ve şikayetçi olmadım. Çünkü bir insanın
onuruyla yaşaması en güzel şeydi. Bu numaradan şahsıma çekilen mesajlar
tesbit edilebilir.
Telefonumu
her açtığımda Şenol Ilgaz'la karşılaştığım numaralar: 0533 281 38 41, 0532 213
37 33, 0222 230 75 61, 0222 225 74 55, 0222 322 21 55, 0532 312 36 74, 0532 284
83 19, 0533 343 82 94, 0533 499 14 14, 0222 234 16 60, 0532 213 92 53, 0536 255
13 04, 0222 230 33 66, 0222 230 75 61 Bu numaraların araştırılması...
Sonra çiçekçilik yaptığını tesbit ettiğim bir torunu da 0532 377 17 48 ve 0505
320 01 38 numaralardan şahsımı çok defa aradı ve aynı dedesinin ettiği
küfürleri yağdırdı. "Hain dedesine çekmiş" diyerek umursamadım. Çünkü
bu mücadelemde şahsi konularıma kesinlikle yer vermedim. Mahkemenizde
görülen İsmail Ilgaz'a "Hırsızın oğlu" ve "mafya"
sözlerimden dolayı şahsıma bir başka dava açılmamış olsaydı, İsmail Ilgaz'ın
şahsıma gönderdiği ölüm tehditlerini ve küfürlerini görmezden gelip
kapatacaktım. Şahsıma gönderilen belgeli mesajları hatırlatırım: "Sen hamsalaksın götoğlan." , "Aç dinle
korkak pezevenk." ,"Senin de sonun böyle olacak hamsalak.", "Vilayet
meydanında götüne sokarım.", "Sende sike sürülecek akıl yok."
, "Kalan aklını da yakında
alacaklar."
Daha sonra
İsmail Ilgaz yine mesajlar çekmeye devam etmiştir: 20 Nisan 2008
Saat:11.17 Gönderen: 0533 343 82 94 Aynen yazıyorum:
"Ananın amına taşı sümüklü", 10 Nisan 2008 Saat 20.05 Gönderen : 0533 343 82 94
Aynen yazıyorum: "Ananın amında babasına
göt vermiş sümüklü"... Ilgaz
mafyasıyla şahsi bir meselem olmadığı için bu küfürler hakında şikayetçi
olmadım. Doğruluğunu araştırabilirsiniz...
İddia 3:
"Şikayetçinin yanında bulunan ve birlikte oturdukları
arkadaşları olan Zeki Ünal ile Aytaç Çınar'a ait 0532 213 92 54 ve
0533 397 72 23 nolu telefonlar ile şüpheliyi aradığı, ancak bu
telefonlara cevap vermediği..."
Cevap 3:
Bunun neresinde suç var anlayamadım? Şahsımı arayan numaraları açmam veya
açmamam için sayın avukata mı danışmalıyım?. Arayanın Şenol Ilgaz olduğunu
zaten biliyordum, ne diye açıp ana avrat küfür yemeye devam edeyim? Aytaç
Çınar'a ait 0532 213 92 54 nolu telefondan uzun zaman önce aranmıştım ve
karşıma Şenol Ilgaz çıkmıştı. Aynı gün (07/04/2008) Şenol Ilgaz'a ait 0532 312
36 74 nolu hattan arandım ve açtım, Şenol Ilgaz bol bol küfürler yağdırdı fakat
telefonu kapatmadım, "Küfürlere devam et, deşarj ol, rahatlarsın"
dedim. Sonra bu telefonu hiç tanımadığım "kültürlü" bir şahıs
eline aldı ve benimle 45 dakika görüştü. İddianamede adı geçen Zeki Ünal ya da
Aytaç Çınar olabilir. Bu şahısı tanımıyorum. Ilgaz mafyasının beş numaralı
mafya babası Asım Çınar'ın oğlu olabilir. Kendisini Şenol Ilgaz'ın avukatı
olarak tanıtan ve adının "Mehmet" olduğunu söyleyen bu şahısın dürüst
ve samimi konuşması karşısında sorduğu her soruya cevap verdim. Şenol Ilgaz'ın,
sahtekarlık yaparak oğlumun evini icralarla talan ettiğini ve bunun gasp
olduğunu fakat şikayet edecek bir merci bulmadığımı anlattım. Başsavcı
Vekili'nin şikayet dilekçelerimi yırtıp alay ettiğini, masumları ezenleri de
koruduğunu, Şenol Ilgaz'ın çocuğumla değil, eğer şahsi bir düşmanlığı varsa
şahsıma karşı savaşmasını anlattım. Yasadışı işlerini ilgili makamlara ihbar
etmeye devam edeceğimi söyledim. "Ben çocuklarıyla uğraşmıyorum, o da
benim çocuklarımı karıştırmasın" dedim. Bu şahısın "Gel seninle
buluşalım, bu işleri oturup konuşalım, son noktayı koyalım, her ne istiyorsan
adını da sen koy, anlaşalım" sözlerine "Benim anlaşacak bir durumum
yok, Şenol Ilgaz olması gereken adalet önünde hesap verecek" dedim. Bu
şahıs ertesi gün tekrar arayacağını ve buluşma konusunu düşünmemi
istedi. 45 dakika süren bu konuşmada başka konu olmadı. Şenol Ilgaz'ın
0532 312 36 74 nolu hattı için 07/04/2008 günü akşamı kimlere telefon ettiği ve
45 dakika kiminle görüştüğü Türkcell şirketinden talep edilirse, bu konuşmanın
doğruluğu şüphesiz teyid edilecektir.
İddia 4:
"Şüphelinin 07/04/2008 ve 08/04/2008 tarihlerinde Zeki Ünal'a ait 0532 213
92 54 nolu telefona ve Aytaç Çınar'a ait 0533 397 72 23 nolu
telefona mesaj çekerek özetle "Unuttum bir ayrıntı daha var, size son
darbem olacak, hani altın vuruş derler ya yakında..."
Cevap 4: Bu
iddia tamamen doğrudur ve söz edilen mesajı Şenol Ilgaz'ın telefonu sanarak her
iki telefona çektiğim gibi Şenol Ilgaz'ın 0532 312 36 74 nolu telefonuna da
çektim. Başkalarının telefonlarını kullanmayı alışkanlık haline
getirmeyip sadece kendi telefonunu kullansaydı, iddianamede söz edilen
numaraları ben nereden bilip de mesaj çekecektim? Şenol Ilgaz'ın telefonu
sanarak mesaj çektim. Cevap alamadım, diğer numaraya mesaj çektim. Hatta kendi
numarası olan 0532 312 36 74 hatta da mesaj çektim. Başkalarının numarasını
kullanmaktan vaz geçse, bana da malzeme vermese, biraz da dürüst olup çocuğumla
uğraşmasa neden mesaj çekeyim? Söz konusu mesajın açıklamasına gelince: Bu
"altın vuruş" olarak söz ettiğim "darbe" bir cinayettir.
Ilgaz mafyasının işlemiş olduğu üçüncü cinayettir. Aydınlatmaya çalıştığım bir
zamanda Başsavcı tarafından cezaevine postalandım fakat çıkınca sonuçlandırdım.
İşlemiş oldukları iki cinayeti belgeledim fakat sayın savcılarım ilgi
göstermedi. Bu iki cinayet aydınlandığı zaman üçüncü cinayetlerini belgeleriyle
ortaya sereceğim. Eğer mahkemeniz bu üç cinayete ilgi gösterirse, bilinen iki
cinayete mahkemenizde "altın darbe" olarak nitelendirdiğim üçüncüsünü
de sunabilirim. Eğer isterseniz, şahsımı İstanbul Adli Tıbb Kurumuna havale
ettiğiniz ve bu Kurum'un 27 Ocak 2009 gününe randevu verdiği "raporum"un
hemen sonrasında eğer mahkemeniz bu talebimi uygun görürse belgelerle
sunabilirim. "Son darbe"min ve "altın vuruş"un anlamı işte
bu üçüncü cinayettir. Sayın avukat bu canilerden uzak dursa kendine bir iyilik
yapmış olur. Bu şahısların zaten savunulacak bir tarafları yoktur.
İddia 5:
"Şüphelinin iddianamede sözü edilen iki telefon numarasına
"Namussuz hırsız Şenol Ilgaz, seni dağa kaldırmışlar, götüne şişe
sokmuşlar" dediği, bu mesajları şikayetçi ve arkadaşlarının
okudukları..."
Cevap 5:
İddia edilen mesaj kısmen doğru. Ancak, yukarıda (4. cevapta) belirttiğim gibi,
söz edilen mesajı Şenol Ilgaz'ın telefonu sanarak her iki telefona çektiğim
gibi Şenol Ilgaz'ın 0532 312 36 74 nolu telefonuna da çektim.
Başkalarının telefonlarını kullanmayı alışkanlık haline getirmeyip sadece
kendi telefonunu kullansaydı, iddianamede söz edilen numaraları ben nereden
bilip de mesaj çekecektim? Şenol Ilgaz'ın telefonu sanarak mesaj çektim. Cevap
alamadım, diğer numaraya mesaj çektim. Kendi numarası olan 0532 312 36 74 hatta
da mesaj çektim. Neden başkalarının telefonlarıyla şahsımı arıyor? Kendine ait
telefonla şahsımı aradı da açmadım mı?Başkalarının numarasını kullanmaktan vaz
geçse, bana da malzeme vermese, biraz da dürüst olup çocuğumla uğraşmasa neden
mesaj çekeyim? Söz konusu mesajın açıklamasına gelince: Bir internet sitesinde
Şenol Ilgaz'la ilgili bir haber okudum: "Parasını ödemediği işçileri
tarafından önce kireç kuyusuna atılan Şenol Ilgaz, işçilerine ödeme sözü vermiş
fakat bunu yine yerine getirmemiş ve alacaklı olan bu işçileri Şenol Ilgaz'ı
kıstırıp dağa götürdükleri ve alacaklarını alamayınca da kıçına şişe
soktukları" yazıyordu. "İşçilerine para ödemediği" kısmına
inandım çünkü bunlara çok kere şahit oldum. Hatta emekliliği gelmiş yaşlı bir
işçisini, emekli ikramiyesini vermemek için öldüresiye dövdüğüne, yerde yatan
zavallı adamın üstüne çıkıp tepindiğine şahit oldum ve bunu Başsavcı
Vekili Coşkun Mutluer'e de bildirmiştim. Fakat "dağa kaldırılıp şişe
sokulduğu" kısmına inanamadım ve araştırdım. İşçilerinden birine ulaştım
ve doğruluğunu teyid etti. Olayın vuku bulduğu tarihte Mersin'de idim.
Eskişehir'de olsaydım bu haber benden kaçmazdı. Bu konuyu Sayın Başbakan'ımıza
mektupla iletmeden önce Şenol Ilgaz'a sorup "doğru olup olmadığını" öğrenmek
istedim. Mesajım aynen şöyledir: "İşçilerin Seni dağa kaldırmışlar, götüne
de şişe sokmuşlar, doğru mu?" Başkalarının telefonlarını kullanmayı
alışkanlık haline getiren Şenol Ilgaz'a mesajla değil de telefon açıp sorsam,
küfürle karşılık veriyor. Mesaj çekip cevap bekledim, gelmeyince bir başka
numarayla... Kendi numarasıyla aradı ve ben de açtım, "Cevap 3"deki
küfürler ve konuşmalar oldu. Söz konusu numaraların başka şahıslara ait
olduğunu bilseydim mesaj çekmezdim. Fakat bu hata Şenol Ilgaz'ındır, 0532 312 36
74 nolu telefonunu küfür edeceğini bile bile hep açtım. Keşke başkalarının
numarasından şahsımı aramasaydı. İddianamede geçen "hırsız" ve
"namussuz" kelimelerini zaten çok mektuplarımda kullandım. Elimde
hırsızlıklarının belgeleri var ve hiç bir savcım elimden almadığı gibi, siz
sayın hakim de "Bu belgelerin geçerli olmadığını" söylediniz. Oysa
hırsızlık, belgeliyse hırsızlıktır ve bunun TC adaletinde yeri ve cezaları var.
Yargı önüne çıkarılmadığı sürece hırsızlık zanlısı olarak hep kalacak. AK'lanmak
istemediği sürece ve hırsızlıkların belgesi şahsımda olduğu sürece
"hırsız" kelimesine alışmak zorunda. Ayrıca, bir başka erkeğin
nikahlı kadınını "para ile kandırıp" kendine metres yapana ne derler,
sayın Hakim? Başkalarının nikahlı kadınına göz koyan namussuz demezler mi? Bu
durumun örf, adet, gelenek ve göreneklerimizdeki adı ve yeri nedir? Şenol
Ilgaz'ın para ile kandırıp kendisine metres eylediği kadının kocasını
mahkemenize getireyim mi? Ne şekilde ve hangi durumlarda bu kadını kandırıp
kendisine metres yaptığını bu "koca" bizzat anlatsın mı? Ben dinledim
ve erkek olmaktan utandım.
Mahkemenize
sunulan her iddianın mutlaka dürüst bir cevabı olmalıdır. Yalana ve dolana
sapmadan. Doğruluğunu taahhüt ederek anlattığım bu dilekçemdeki her olayın ve
konunun açıklamaları mahkemenizce yeterli görülmezse, ilgili şirketlerden
telefon kayıtlarını istemek ve doğrulara ulaşmak mahkemenizin görevi olmalıdır.
Şenol Ilgaz'ın "parayla kandırdığı" evli bir kadını kendine metres
eylemesi de bu yazılı ifademdeki en vahim ve utanılması gereken bir olayıdır.
Sayın avukat bu konuların derinlerine inmek isterse, bence hiç karıştırmasın ve
utanmayı bilmeyen bu şahıslardan uzak dursun. Israrla devam etmek istiyorsa
daha mantıklı iddialarla mahkemeleri oyalasın. Sayın savcılarım ve sayın
Hakimlerim, Ilgaz soyadlı bu suç makinalarını TC Adaletinin huzuruna çıkarmadıkları
sürece, devletimiz her gün biraz daha kaybediyor. Çünkü iddiadan öte
belgelediğim suçlarına aynen devam ediyorlar. Fakat nereye kadar? Israrla
sürdürdüğüm bu mücadelemde Ilgaz soyadlı bu şahsılar, olması gereken TC Adaleti
önünde yakında hesap verecekler ve hak ettikleri deliğe girecekler. Hiç şüphem
yok.
Bu
dilekçemde hiç bir surette "hakaret" içeren kelime ve cümleye yer
vermedim. Bir başka mahkemede değil de bizzat 2. Sulh Ceza Mahkemesi'nde kaale
alınması ve işlem yapılmasını istirham ederim. İddia ettiğim belgeli
gerçeklerin arasında hiç bir zaman şahsi konularım olmadı. Mahkemenize ya da
şahsınıza karşı saygısız bir tavır içinde de olmadım. Üslübumda bir saygısızlık
varsa Yüce Mahkemenizden özür diliyorum. Fakat haksızlıklara da tahammül
edemiyorum. İddianame lüzumsuz konularla şişirilmiş olduğundan, mahkemenizin bu
konulara itibar etmemesini, cinayet ihbarlarımı kaale almasını
saygılarımla arz ediyorum ve "beraatimi " talep ediyorum.
Ilgaz soyadlı bu şahısların, devletimize karşı işlemiş oldukları suçlarından
dolayı Adalet önünde hesap sorulması taraftarıyım. Suç cezasız kalmamalıdır.
Cezasız kalırsa arsızlaşırlar, yüzsüzleşirler ve işte böyle her tarafından
pislik akan bir suç makinası haline dönüşürler. Bu vatan hainleri şahsıma dava
üstüne dava açmakla, aslında kendi kuyularını kazıyorlar... Bence bir mahsuru
yok, aynen devam etsinler.
Mahkemenize
saygılarımı sunuyorum. 15/12/2008
Kenan Akkuş
İlk duruşmadan sonra Hakim Berrin Kanagöl Yeşilyurt, Katil Şenol Ilgaz'ı AK'lamak için beni Adli Tıp Kurumu'na sevk etti. Fakat deli raporu aldırmayı beceremedi. İstanbul Adli Tıp Kurumu 4. İhtisas Kurulu "Akli ve ruhi durumu yerindedir" raporu verdi.
Hakim Berrin Kanagöl Yeşilyurt, Adli Tıp Kurumu'nun raporunu beğenmedi, defalarca sevk etti fakat mahkemeye gerekçelerimi sunarak gitmedim.
Hakim Berrin Kanagöl Yeşilyurt, Eskişehir 3. Sulh Ceza Mahkemesi Hakimi Murat Karahisar'dan yardım istedi. Bu hakim beni tek celsede yargıladı ve Adli Tıp Kurumu'nun raporuna rağmen beni Bakırköy Akıl Hastanesine kapattı.
İftira dolu iddianameyi hazırlayan Savcı Celalettin Karanfil'di. Eskişehir Ekipler Amirliği'nde görev yapan Ömer isimli Yozgatlı bir polis memuruyla bana tezgah hazırladı ve ellerim kelepçeli bir vaziyette Eskişehir Devlet Hastanesi'ne götürüldüm.
Psikiyatri Uzmanı Gönül Baylan Kaygısız, ellerim kelepçeli bir vaziyette beni görünce muayene dahi etmedi. Çok tehlikeli bir suçlu gibi olarak görmüş ve beni dışarı çıkartmıştı.
Yozgatlı polis memuruyla doktor Gönül Baylan Kaygısız, hastanenin polikiliğindeki muayenehane odasında uzun süre konuştular. Savcı Celalettin Karanfil ve Ilgaz mafyasıyla telefonda pazarlık yapan doktor Gönül Baylan Kaygısız, bol sıfırlı rüşvet karşılığında "Kenan Akkuş'un Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi'ne kapatılması uygundur" raporu hazırlamıştır.
YUKARIDA İSMİ GEÇEN OROSPU ÇOCUKLARININ ANASINI AVRADINI SİKEYİM
Eskişehir Devlet Hastanesi doktoru Gönül Baylan Kaygısız'ın kocasını da götünden sikeyim... Orospu çocuğu, karısı fahişe Gönül'ü sikemiyor olacak ki Celalettin Karanfil isimli savcının ve Ilgazlar'ın altına yatırıyor... İbne pezevenk...
Eskişehir Devlet Hastanesi doktoru Gönül Baylan Kaygısız'ın kocasını da götünden sikeyim... Orospu çocuğu, karısı fahişe Gönül'ü sikemiyor olacak ki Celalettin Karanfil isimli savcının ve Ilgazlar'ın altına yatırıyor... İbne pezevenk...
Kenan Akkuş
RÜŞVET YİYEREK SÜREKLİ SAYFALARIMIZI SİLEN FACEBOOK HESAPLARIMIZI KAPATTIK. BUNDAN SONRA SADECE TWİTTER’DEYİZ:
BU RAPORU GÖTÜNE SOKACAĞIM, PİÇ ŞENOL...
BUNDAN SONRA TEK HESABIMIZ BUDUR:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder